http://blog.milliyet.com.tr/istanbul-un-incisi-kiz-kulesi/Blog/?BlogNo=438953
İstanbul’un incisi… Kız Kulesi…
Harem’den, Üsküdar sahiline doğru alırken yol, boğazın derin
sularının kıyında, kıyıya 200 metre kadar uzaklıkta; minicik bir adacığın
üzerinde, gelinliğinin eteklerini yaymış da oturan bir gelin kız silueti gibi
karşılar Kız Kulesi sizi…
Neden Kız Kulesi?
Binyıllar boyu çeşit çeşit adı olmuş. Antik çağlarda,
Arkla(küçük kale), Damialis(dana yavrusu), Tour de Leandrous ( Leandros’un kalesi) ve efsanelere
ilham kaynağı olan kadınlar ya da prensesler orada yaşadıklarındandır ki
Türk’ler, bu kuleye; Kız Kulesi adını vermişler.
Kız Kulesi, 2500 yıla yakın bir süredir varlığını
sürdürmüştür ki Amerika’nın keşfinden, Fransız İhtilalinden, İstanbul’un
fethinden, Evliya Çelebi’den de çok çok önce var olmuş, yıllar yılı tarihe
tanıklık etmiş bir yapıdır.
Eşsiz bir inci gibi büyüleyici güzelliği ile belki mahzun,
belki giz dolu, belki sevda yüklü, belki de martıların daimi yareni belli ki
sırlarıyla ve direnciyle dimdik ayakta ve de yapayalnız Kız Kulesi…
Tarihi kaynaklardan toplanan verilerin ışığında; dünden
bugüne neler yaşamış Kız Kulesi, bakalım isterseniz. Bir de efsanelerine…
MÖ. 410 yılında, Atinalı komutan Alkibides’in Boğaz’daki
gemilerin denetimini sağlamak için gözetleme kulesi olarak inşa edilir.
MÖ. 341’de ise Yunan Komutan Chares; çok sevgili eşinin
anısına, mermer sütunlar üzerine bir anıt mezar yaptırır, kulenin olduğu yere.
MS. 1110 yıllarında ise imparator Manuel Comnenos tarafından, kule inşa ettirilir yeniden. İmparator
Manuel Comnenos, boğazın girişini kontrol etmek amacıyla, biri kız Kulesinin
olduğu adacığa diğeri de Sarayburnu yakınlarında Mangana Manastırı’nın yakınına
iki kule inşa ettirir ve bu kulelerin arasına zincir bağlatır ki zamanla
zincirin ağırlığına dayanamayan diğer kule yıkılmıştır.
Kız Kulesi, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerini yaşar
yüzyıllar boyu. Zamana direnen kule bazen yenik düşer yıpratıcı etkilere. Fatih
Sultan Mehmet, İstanbul’u fethinden
sonra, adacığın üstündeki kuleyi yıktırır ve etrafı mazgallarla donamış, taştan
bir kalecik olarak yeniden inşa ettirir ve içerisine toplar yerleştirir. İlk
zamanlar savunma amaçlı olarak kullanılan kalecik zamanla padişahların
payitahta çıkışının top atışları ile kutlandığı bir gösteri alanı işlevine
bürünür.
1510 yılında meydana gelen ve İstanbul’un birçok yerinin,
yerle bir olduğu ‘’Küçük Kıyamet’’ olarak da adlandırılan depremde hayli harap
olmuşsa da tekrar onarılır.
17. Yüzyılda kuleye konulan fener ile kaleden ziyade bir
Deniz Feneri olarak kullanılmaya başlanır. 1719 yılında yağ kandillerinin rüzgârla
tutuşması yüzünden ahşap olan binası tamamen yanar. Tek Fatih döneminde yapılan
ana temeller ve mazgallarla Eminönü tarafındaki sarnıç sağlam kalır.
1725 yılında da İstanbul’un baş mimarı Nevşehirli Damat
İbrahim Paşa tarafından yeniden onarımdan geçirilir. III. Ahmet döneminde, Lale
devrinin şaşalı yaşamına ve şenliklere tanıklık ve de zaman zaman ev sahipliği
yapar.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Duraklama ve Gerileme
dönemlerindeki debdebeli, şaşalı dönemleri nihayete erer, tekrar savunma amaçlı
kale olarak kullanılmaya başlanır.
1830-1831 yıllarında İstanbul’da baş gösteren kolera
salgınında ve 1836-1837 yıllarında da şehri kasıp kavuran ve 40 bin kişinin
ölümüne sebep olan veba salgınlarında, karantina hastanesi olarak kullanılır.
1832-1833 yıllarında II. Mahmut döneminde, yeniden
restorasyona tabi tutulur ve Hattat Rasim tarafından Üsküdar sahiline bakan
kapısının üstündeki mermer kaideye II. Mahmut’un tuğrası işlenir ki halen bu
tuğra varlığını korumaktadır.
Yolu sevdadan geçen, sevgi dolu yüreklerin ya da hüzün dolu
gözlerin simgesi olan Kız Kulesi birçok efsaneye konu olmuştur. Efsane dedik,
bilinmez…
Vakti zamanında, Tanrıça Afrodit’in tapınağı olarak kullanılan
Kız Kulesinde Hero isminde bir rahibesi yaşarmış. Ki… Aşk’a gönül kapılarını
kapatan bu rahibe; her bahar düzenlene ve aşka sahip olmak için yakaranların
geldiği şenliklere gelenlerden bir gençle karşılaşır. Leandros adındaki gençle
Hero birbirlerine âşık olurlar. Kız kulesi her gece, karşı kıyıdan yüzerek
gelen Leandros ile Hero’nun kutsal aşkına sessiz tanıklık eder. Hero’nun
yaktığı meşale ile yönünü bulan Leandros, bir gece kıskanç bir rahibin mi yoksa
çılgın rüzgârın hışmı ile mi söner bilinmez. Ve… Leandros kuleye ulaşamadan
boğazın derin sularında boğulur. Leandros’un ölümüne dayanamayan Hero’da
kuleden kendini aşağıya atar. Bu iki gencin hazin aşk hikâyeleri de
efsaneleşir, bugünlere değin anlatır.
2500 yıl gibi bir süre yaşayan kulenin efsaneleri elbette bu
efsane ile bitmez.
Bizans Kralına bir
falcı kehanette bulunur ve çok sevdiği kızının 18 yaşına gelmeden, bir yılan
tarafından sokularak öleceğini söyler. Kral biricik kızını Kız Kulesine saklar.
Prenses 18 yaşına basacağı gün, doğum günü için gönderilen hediyelerden bir
üzüm sepetinden, sessizce süzülen bir yılan prensesi sokar ve ölümüne sebep
olur. Kızının ölümüyle yıkılan kral, toprakta kızının yılanlara yem olması
fikrine dayanamaz ve pirinçten yaptırdığı tabutu Ayasofya’nın yüksek
duvarlarından birinin üstüne koydurur. Bu tabutun üzerinde halen iki tane delik
bulunduğu gözlenir ki, yılanın prensesi orada bile rahat bırakmadığını
düşündürür.
Üsküdar Tekfurunun dünyalar güzeli bir kızı vardır. (
Costantopolis’i) İstanbul’u kuşatmaya gelen Battal Gazi, Üsküdar sahilinde karargâh
kurar ve 7 yıl burada kalır. Battal Gazi aslında tekfurun güzel kızına âşık
olmuştur. Bunu öğrenen tekfur kızını ve hazinelerini Kız Kulesine kapatır.
Battal Gazi, kuleye gelerek tekfurun kızını ve hazineleri alarak, kıyıdaki
atının terkisine kızı da alarak, Üsküdar’ı terk eder ve gider. ‘’Atı alan
Üsküdar’ı geçti’’ sözünün de bu olaydan sonra söylendiği rivayet edilir.
Bu ve bunun gibi nice efsanelere, hikâyelere, rivayetlere
konu olan Kız Kulesi, Boğazın girişinde; tüm ihtişamı ve büyüleyici görselliği
ile süzülmek, nice sevdalara, aşklara tanıklık etmektedir.
Eğer, yolunuz İstanbul’a düşerse, Kız kulesini görmeden
geçmeyin derim. Üsküdar Salacak sahilinde, gece ya da gündüz, boğazın renkli
görüntüsü, gemilerin güzellikleri ve martıların süzülüşlerinin muhteşem
görüntüleri eşliğinde sıcacık çayınızı yudumlarken bu güzellikleri seyretmenin
ihtişamını yaşayın hatta martılarla simidinizi de paylaşmayı unutmayın.
İsterseniz de sahilden 15 dakika arayla kalkan teknelerle, Kız Kulesi’ni
yakından görün ve bir an gözlerinizi kapatıp o efsaneleri içinizde yaşayın.
Kulenin tepesinden de tüm İstanbul’un görkemli görüntüsünü seyredin.
Yazarın notu; Kız Kulesi ile ilgili tarihi ve efsanelere
dair bilgileri;
Ve de Kız Kulesi içerisinde asılı olan belgelerden
derleyerek sunmaya çalıştım sizlere. Eklediğim galerideki fotoğraflar ise
değişik tarihlerde çekmiş olduğum karelerden oluşmaktadır.
Ay Şen