28 Ağustos 2013 Çarşamba

Hayat budur işte!

Hayat budur işte!

H A Y A T…
(H)ani saatler durur bir an, mefhumunu yitirir zaman
(A)cılar yüklenir omzuna, taşıyıp taşıyamayacağına bakmadan
(Y)eminlerin, verilip de tutulmayan sözlerin, her biri kocaman bir yalan
(A)slında! Gülümsersin için için… Bile bile…
(T)ükenir tüm takaatin, yiter gider ‘’O’’ an…

Oysa!
Oysa kendince kurduğun düşler deryasında, ne soluksuz kulaçlar atmışsındır zamanında.
Bitimsiz, biçare zamanlarda!
Oysa!
Oysa renk renk kalemlerin vardı bir zamanlar. Ellemeye kıyamadığın, bitmesin diye gözünün içine baktığın.
Çizdiğin resimlerin. Ağaçların, çiçeklerin, sevgin, ümitlerin. Rengârenk, ışıltı saçan güzelliklerin.
Hayallerini çizip çizip resmettiğin, kalemler solar bir bir, sonra hayallerin, sonra çizdiklerin.
An gelir ki pembe panjurların ardına saklanıverir, söyleyemediklerin, gülüp geçtiğini sandıkları gerçeklerin.
 
 
Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak... (A.Haşim)
Der ya şair…

Bir fırtına kopar. Alabora olur. Pişmanlık rüzgârlarıyla kırılır dalların. Keşke ah keşke diye çığlık, sessizce çığlık atar, rüzgârın hışmıyla sağa sola savrulan hazan yaprakların.
Ah keşke… Geri gelse, geri gelse… Tükettiğin yılların.
İçindeki kasırganın son demleridir, kadehinde yudumladığın.
Mezen ise hüzünlerin, saçlarının üstüne acımasızca yağan bembeyaz kar tanelerin.
Uzaktan uzağa bir şarkı çalınır kulağına.

(Do)ğmamış Güneşin ışıltısı gibi karaydı bu gönül
(Re)nkler bir bir soldu, bitti bu gönül
(Mi)rim… Tutsak idi aşka, sevdaya bu gönül
(Fa)kat kıymeti bilinmedi, hüzünle bezendi bu gönül
(Sol)gun çiçeklerin, kuru dikenlerine ram oldu bu gönül
(Lâ)hza gülmedi, mutluluk nedir bilmedi bu gönül
(Si)ldi AN’ı , anıları, her bir acıyı bu gönül
 (Do)ğmamış Güneş gibi karardı bu gönül…(Ay Şen)

Yıldızlar yağar gökyüzünden, yağmur yağmur… Sağanak sağanak…
Her birinde takılı kalmış ümitler ıslak ıslak…
Yüreğine sığdıramadığın kırık dökük umutlar, damla damla dökülür yaşlarından.
İnsanlar yalan, Dünya yalan…
Ne hayal sokağının, renkli kâğıtları kalmıştır artık usunda, ne de kaybından zerre kadar pişman olmadığın mutluluğun.
Sarıp sarmalamışsa dört bir yanını, yalan içinde açan yalan sarmaşıklarının zehri.
Ne senin kıymetin vardır artık! Ne de yitirdiğin yılların…
Usul usul yürürsün kıyıdan kıyıdan…
Esen Seher Yeli’nin efil efil esintisine, esir düşen saçların bile asi!
Gün doğar. Gün batar…
Kapanır tüm kapılar.
Yürür, gidersin ardına bile bakmadan!

‘’ Artık demir almak günü gelmişse zamandan, 
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. 

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; 
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.’’(F.N. Çamlıbel)http://blog.milliyet.com.tr/hayat-budur-iste-/Blog/?BlogNo=425588