28 Ağustos 2015 Cuma

Geziyorum... Köyceğiz...



                        http://blog.milliyet.com.tr/geziyorum-koycegiz/Blog/?BlogNo=507459



Leylek leylek havada…
Yumurtası tavada, biz gideriz tatile hey tatile…
Niyetim sizlere gezip gördüğüm yerleri anlatmaktı amma!
Her geçen gün patlayan bombalar, bomba yüklü arabalar, vakitsiz yitirdiğimiz canlar, ağlayan analar, babalar!
‘’Ağlamasın analar!’’
Anamızı ağlattılar!
Ne neşe kaldı, ne de yazma hevesi canda!

Gelelim, Köyceğiz’i anlatmaya.

Çok büyük bir yerleşim ve ticaret merkezi imiş bir zamanlar Köyceğiz. Şu an ki gölün olduğu yerdeki ovayı ve yerleşim merkezini, bilinmeyen bir sebepten dolayı sular basmış ve yerleşim merkezi sular altında kalmış. Büyük bir ihtimalle doğrudur ki zira her yerden sular fışkırıyor. Taşların altından, denizden hatta ağaç köklerinin dibinden. Kalan birkaç evi görenler ‘’kala kala bir Köyceğiz’’ kalmış dediklerinden dolayı da adı Köyceğiz olarak kalmış.

Türkiye’de Rize’den sonra en fazla yağış alan bölge olan Köyceğiz’de, kış yağmurları, 3-4 ay sürmekte, yaz dönemi boyunca yaşadığı kalabalık ve yoğun nüfus, kışın yerini sessizliğe, dinginliğe bırakmaktaymış. Köyceğiz gölünün kıyısında kurulmuş bulunan, pembe ve pembenin tonlarındaki begonvillerin sarıp sarmaladığı Köyceğiz’i sakin ve dingin haliyle görmek isterdim.

Görülmeye değer hatta uzun süreli ve sürekli  yaşamaya…

Gölün kıyısında yudumlanan bir acı kahve yeter de artar, tüm yılın yorgunluğunu atmaya.

Uçsuz bucaksız engin maviye baka baka.

Dünya’da doğal kanalla, denize bağlanan 7 gölden biri olan Köyceğiz Gölü, derinliğine derin olmasına rağmen, deniz seviyesinden 6 ila 10 metre yüksekte olma özelliğine sahip.

Ölemez Dağlarının arasında mavi bir kuğu gibi nazlı nazlı salınan Köyceğiz Gölünün kıyısında konumlanan Alila Otel’de konakladık bayram boyunca. Sanki kendi evimizde gibiydik.

Köyceğiz’in her bir yakası devasa ormanlarla kaplı idi ve görüntüleri muhteşem ötesiydi ki ancak, 14 Ağustos’ta çıkan orman yangının neticesinde 50 hektar orman alanının yangından dolayı zarar gördüğünü öğrendim.

 O güzelim ağaçların bir deli kıvılcıma esir olmasını hiç ama hiç içime sindiremiyorum.
Köyceğiz’in bir diğer simgesi de ‘’Sığla’’ (günlük) ağaçları. Koruma altına alınmış, bakımına ve çoğalmasına özen gösterilen sığla ağaçlarından elde edilen ‘’sığla yağı’’ mide hastalıklarına iyi gelmesi ve de parazit öldürücü özelliği olmasından dolayı ilaç ve hoş kokusu nedeni ile de kozmetik sanayinde kullanılmaktadır.  

Derlediğim bilgilerin ışığında; Eski Mısır’da firavunların mumyalanmasında ve kadınlarca da hamam sonrasında güzelleşmek adına güzellik iksiri olarak kullanılmıştır.
Ve…
Her nedense ülkemizde, koruma altına alınmış bulunan bu çok kıymetli ve nadide ağaçtan elde edilen sığla yağı üretimi 2011 yılından beri durdurulmuşmuş! Nedendir? Ne sebeptendir bilinmez amma sığla ağaçları tüm güzellikleri ve haşmetleri ile Köyceğiz’i süslemeye devam ediyorlar. Dilerim acımasız kıvılcımlara ram olmasınlar!

Gezdikçe ülkemizde ne cennet köşelerin var olduğunu görmek, görüp de hayran olmamak elde değil.  Yalnız hayranlıkla değil, sevgiyle ve de özenle dua etmek geliyor insanın içinden.

‘’Allahım, ellerin acımasız ellerine düşürme güzel ülkemi’’





Sevgiyle kalın.

Geziyorum... Göcek...




                         http://blog.milliyet.com.tr/geziyorum-gocek/Blog/?BlogNo=508381




Mavi, mavi, masmaviydi deniz. Yer yer turkuaza dönse de rengi, berraklığı anlatılmaya değerdi.
O enginlik, o temizlik, pırıl pırıl Güneşin ışıklarının yansıdığı sular, hani derler ya buzzzzzzz gibiydi. Sıcaklık açısından değil ama temizlik yönünden… Akvaryum’da yüzdüğünüzü hissediyorsunuz. Balıklar raks ederken yanı başınızda.



Göcek kıyısından tekne ile yola çıktığımızda; bu kadar güzel koylarla karşılaşacağımı düşünmemiştim açıkçası.
Tarifi imkânsız, anlatılması zor ve görülesi, yaşanılası bir görsel şölendi, Göcek koyları.
Adını, yöre halkının göç zamanı, ‘’Hadi göçek’’ demelerinden aldığı rivayet edilirmiş, Göcek’in. Muğla’nın Fethiye ilçesine bağlı ve yeni çıkan yerel yönetimler yasası uyarınca da mahalle olarak adlandırılan bir cennet.


Gerçi Muğla, denizden uzak bir alanda kurulmuş olmasına karşın birçok ilçesi ve yöresi, deniz kıyında ve her biri cennet köşesi. Gezdikçe, doğa harikası yerlere bakmaya doyamıyor insan.
Oldukça geniş bir alana sahip olan Göcek Körfezinde irili ufaklı birçok ada ve adacık mevcut. Adalara sadece deniz yolu ile ulaşmak mümkün ve bazı koylara da kara yolu ulaşmak zor. Bu nedenle de Göcek Körfezinde yat turizmi çok gelişmiş. Günü birlik turlar da hayli fazla. Yani Göcek Körfezinde deniz trafiği hayli yoğun.


‘’Özel Çevre Koruma’’ kapsamında olan Göcek koylarında, gün boyu gezdik ve denizin enginliği ile kucaklaştık.
Zeytinli adası, Yassıca ada, Sarsala, Boynuzbükü, Akbükü, Kargılı, Domuz adası, Kurşunlu, kapı Koyu, Yavansu, Martı koyu gibi koyların kimine gittik, kiminin yanı başından geçtik. Gezimiz esnasında, Göcek koylarını mesken tutan sayısız gulete, motor yat ve de yelkenlilere rastladık.


Bir diğer adı Kleopatra koyu diye de anılan Hamam Koyundan da bahsetmek istiyorum sizlere.
Güzelliğine ve zevkine ne kadar da düşkünmüş şu Kleopatra!

Anadolu’nun en güzel yerlerine, koylarını keşfetmiş, keşfetmekle kalmamış da bir de iz bırakmış.
Hamam koyunda, şu an denizin derinliklerinde olan ve Kleopatra’yı düşmanlarından korumak için inşa edildiği söylenen duvar ve batık bir şehir bulunmakta. Devasa karaçam ormanlarının sarıp sarmaladığı koyun deniz kıyısında da denizin içinde kaynak suların kaynadığı ve halen banyo kısımları, özel odalarının da yıkıntılarının olduğu hatta göbek taşının bile var olduğu hamam bulunmakta. Hamamın kalıntıları içinde kulaç attık, serin sularla sımsıcacık suların buluştuğu hamamda, geçmişte yaşananları hayal ettik.

Keşke dedim içimden, keşke restore edilse!
Sonra aniden vaz geçtim. O bakirlik kaybolmasın. Varsın harabe olarak kalsın. 3-5 kişinin para kazanma hırsına mağlup olmasın!

Tam da bunları düşünürken ve yazı taslağını hazırlarken! Yöre halkı ve Çevrecilerin itiraz, yoğun önleme çabaları sonucunda, Göcek Koylarının işletmeye açılma ihalelerinin, mahkeme kararı ile iptal edilmesine seviniyordum, derken!
Göcek koylarının işletmeye açılabilmesi için yeniden ihale açıldığını ve ihalenin 16-17 Eylül’de olduğunu öğrendim.  Yargı, dilerim kararının ardında durur da bu cennet köşeleri, bu berraklığı, bu eşsiz güzellikleri, birkaç kuruş uğruna heder etmeyiz!

Hani Sezen Aksu’nun bir şarkısı var ya!
‘’Kalbim Ege’de Kaldı.’’
İşte aynen öyle… Kalbim, ülkemin birbirinden eşsiz güzellikteki cennet köşelerinde kaldı.
Yolunuz düşerse o diyarlara, sakın Göcek’de tekne turu yapmadan, o güzelim koyları görmeden dönmeyin derim. Göreceksiniz ki anlatımlarım az bile kalmış…
Sevgiyle…


Ay Şen