10 Mayıs 2017 Çarşamba

Geziyorum... Şirince ve Mandala Atölyesi




http://blog.milliyet.com.tr/geziyorum-sirince-ve-mandala-atolyesi/Blog/?BlogNo=560508

Selçuk’tan, Şirince’ye giden dar, dik ve zorlu yolda, hepimizin içerisinde çok büyük bir heyecan vardı. Gerçi o heyecanı gezi başladığından beri yaşıyorduk her birimiz ama bu başka bir duygu dalgası idi. Zira Mandala öğrenmek için Mandala Atölyesine gidecektik.

Geziye çıkmadan önce’’ Mandala’’ nedir diye araştırmıştım. Hani az biraz bu konuda bilgim olsun babında. Mandala belki daha önce de kulağıma çalınmış ama pek üstünde durmadığım ancak kulağa çok hoş gelen bir kelime. Ne olduğunu öğrendiğim zaman, hele de yapmaya başlayınca vaz geçemediğim.
Mandala, 
Sanskritçe bir kelime yani Hint kökenli. ‘’Manda’’ kendi, öz ve ‘’la’’ kap anlamındaki kelimelerin birleşimden oluşmuş ve de Doğu dillerinde ‘’enerjiyi saklayan kap’’ anlamında kullanılan bir sözcük.

Şirince’ye geldik. Eski adıyla ‘’Çirkince’’ şirin bir mübadele köyü. Hani 2012 yılının 21 Aralık tarihinde, Maya takvimini yorumlayanlarca ‘’Kıyametin kopacağının ve Dünya’da sadece Şirince’de olanların sağ kalacağının’’ iddia edildiği, hatta kalanlarında 5. Boyuta geçeceği söylenilen ve binlerce insanın akın akın sökün ettiği ünlü köy. Elbette bu söylentilerin boş olduğu ortaya çıktı ama Şirince bu meyanda ününe ün kattı.

Çeşit çeşit ürünlerin satıldığı dükkânların, şarap evlerinin, kumda kahve yapılan kafelerin, organik besinlerin satışa sunulduğu daracık, dik ve inişli yokuşlu sokaklarında dolana dolana antik bir kapının önüne geldik.

O kapı açıldığında ise o muhteşem kadını ‘’Alev Bitgel ‘’ ve eşi ‘’Aydın’’ beyi tanıma şerefine nail olduk.  Rengârenk güllerin ve sevimli kedilerin eşliğinde, sıcacık sevgi dolu, ışık yansıyan bir bahçede ağırlandık.

Alev hanım, renklerin sonsuz uyumu ve armonisi eşliğinde ‘’Mandala Dokuma Sanatı’’ nın inceliklerini, teknik ayrıntılarını uygulamalı olarak anlattı. Hoş sohbet, aile ortamı sıcaklığında; Meksika yerlilerinin de yıllar boyu Mandala yaptıklarını mandalanın merkezine ‘’Tanrının Gözü’’nün yansıdığının nitelendirdiklerini ve İspanyolların Meksika’ya geldikten sonra yerli halkın dağ köylerine çekilerek, bu sanata devam ettiklerini belirtti.

Güzel dilekler ve olumlu bir enerji ile başlanan mandalanın ruhsal dinginliği, yayılan yüksek enerjinin içsel huzura katkı sağladığını ve mükemmel bir terapi yöntemi olduğunu anlatırken, o içten gülüşü, sakin tavrı ile sahip olduğu yüksek enerjiyi de bizlere yansıttı.

Bu kadim sanatla uğraşmanın güzelliğini yaşamak harika bir duyguydu. Aslında belki binlerce yıldır bilsek de bilmesek de hayatımızın birçok alanında karşılaştığımız mandala, bize farkındalığı, sabırlı olmayı, zihnimizin sakinleşmesini, bilinçaltımızda bizi sıkan olguların açığa çıkmasını, duygularımızın dışa yansımasını sağlamakta. Hatta renklerin enerjisi ve iyileştirici özelliği de cabası. Zira renklerin de her kişiye göre farklı enerjisi var.

Alev hanımla ve değerli eşiyle geçirdiğimiz zamanın ne kadar olduğunun farkına varamadık oysa saatler geçmiş ve veda vakti gelmişti.  ‘’Biz yine geleceğiz en yakın zamanda’’ diye diye ayrıldık yanlarından.

Şirince’ye yolunuz düşerse mutlaka Simyacı Alev Bitgel’i ziyaret etmeyi ve özgün eserlerini ve de hazırladığı dokuma mandalaları görmeyi sakın ihmal etmeyin.

Bu harika geziden de notlar bu kadar.

Bir başka gezi notlarında buluşmak dileklerimle.

Sevgiler…

Ay Şen

Agarin Kültür ve Meditasyon Turları
https://www.facebook.com/groups/103376916860842/?fref=ts




























8 Mayıs 2017 Pazartesi

Geziyorum... Efes Artemis Tapınağı


http://blog.milliyet.com.tr/geziyorum-efes-artemis-tapinagi/Blog/?BlogNo=560390



Bu kez de rotayı Selçuk Efes Antik kentindeki Artemis Tapınağı’na doğru yönelttik. Agarin Kültür ve Meditasyon turlarının rehberliği eşliğinde ve öncülüğünde. Hani rotayı demişken, yanlış anlaşılmasın elbette gemiyle değil! 2015 yılında UNESCO Dünya Kültür mirası listesine alınan ve neolitik çağlarda kurulduğu tahmin edilen Efes Antik kenti büyük bir liman ve ticaret merkezi iken geçen 8000 yıl gibi bir zaman zarfında, Marnas çayının ve Küçük Menderes nehrinin getirdiği alüvyonlar nedeni ile şu an bir kara kenti durumundadır. Ancak tarihi kalıntıları ile de halen binlerce yıl yaşanmışlıkları yansıtmaya devam etmektedir.

Yıllar boyu İzmir’den Kuşadası’na gelip gidişlerde belki yüzlerce kez geçmiş olmama karşın Artemis Tapınağının kalıntılarını görmemiş ve de tarihçesini bilmemiştim. Kültür turlarına katılmanın, yeni yeni yerler görmenin ve bilgiler edinmenin hazzını yaşamamak mümkün değil.

Anadolu Artemis’i olarak adlandırılan Ana tanrıça Artemis, Hititlerin ana tanrıçası olarak bilinen ve Anadolu mitlerinde eril bereket sembolü ana tanrıça olarak bilinen Kibele’yle birlikte bolluk ve bereket tanrıçası olarak adlandırılmakta ve bilinmektedir.

Ana Tanrıça Artemis için her yıl düzenlenen törenlerde sasısız boğanın adak olarak sunulduğu ve bu boğaların testislerinin de bolluk ve bereket getirmesi için toprağa gömüldüğü kaynaklarda belirtilmektedir. Hatta Artemis’in tasvir edildiği heykelde de boynunda bu boğa testislerinin sıralandığı görülmektedir.

Homeros’un İlyada destanında da yazıldığı gibi doğum yeri Bülbül dağı olan Ana Tanrıça Artemis için ilk yaptırılan tapınağın 117 ila 127 sütundan oluşan, 125 metre uzunluk, 55 metre genişlikte ve 25 metre yükseklikte olduğu buluntulardan anlaşılmıştır. M.Ö. 550 de Lidya kralı Croessus tarafından fethedilen Efes kentinde yıkılan Artemis tapınağı kral Croessus tarafından, Yunanlı mimar Thedoros’a eskisinden daha görkemli ve devasa bir mabet olarak yeniden yaptırıldığı kayıtlarda geçmektedir.
Romalı tarihçi Pliniy’e göre bu muhteşem yapı 90 metre yükseklikte, 105 metre uzunluk ve 55 metre genişlikte olup 600 metre karelik bir alana yayılmıştı ki, Güneş tapınağın sütunlarına tüm haşmeti ile yansımakta idi.

Artemis tapınağında, Jüpiter’den düşen bir metroit olduğu düşünülen bir kutsal taşın varlığından söz edilmekte ise de şu an sadece birkaç taş ve bir sütunun var olduğu tapınakta bu kutsal taşın hangisi olduğu bilinememektedir.

Kendinden bahsettirmek isteyen Efes’li Herostraus M.Ö. 356 da tapınağı yaktı. Tanrıçanın kutsal tapınağı, evini neden korumadığı sorgulansa da buna bir yanıt bulunamadı. Yıllar sonra anlaşıldı ki o gün Tanrıça Artemis, İskender’in doğumunda bizzat bulunmak ve yardım etmek için Makedonya’ya gitmiştir. Tapınak bu yangından sonra Scopas’lı Paros tarafından yeniden inşa edilir ve bu yapım süresi 120 yıl sürer. Tapınağın inşası esnasında Anadolu’ya gelen Büyük İskender, tapınağa talentler dolusu altın bağışlar ama ismi bağış levhasına yazılmaz.

Pers istilası esnasında Efes Şehrini korumak için Artemis Tapınağının sütunlarına zincirlerle bağlandığı rivayet edilir.

M.S. 6.yüzyılda Paganizm yasaklanır ve Kral Jüstinye’nin emri ile tapınaktaki kolonların birçoğu, Ayasofya’nın yapımında kullanılmak üzere Konstantinopolis’e(İstanbul) taşınır.

Roma kralı Constantine zamanında harap olan Efes antik şehri yeniden imar edilse de Constantine Hristiyan olduğu için tapınak ile ilgilenmez ve harap halde kalmasına göz yumar.

!863 yılında, British Museum’dan John Turtle Wood Tapınağı araştırmaya başlar. 1869 yılında tapınağın buluntularından elde ettiği bir çok parçayı İngiltere’ye götürür. Bu parçalar arasında Ana tanrıça Artemis’in heykeli de bulunmakta olup, şu an British Museum’da sergilenmektedir.

Ana Tanrıça Artemis’i tasvir eden bir heykel de Selçuk Müzesinde bulunmaktadır.

Yapıldığı tarihten itibaren defalarca yıkılıp yakılan ve 5 kez yeniden inşa edildiği arkeologlarca belirlenen Dünya’nın 7 harikasından biri olarak kabul edilen, Artemis Tapınağı bugün kaderine terk edilmiş sadece tek bir sütun ile ve bataklıklar içerisinde kendini görmeye gelenlere; tasvirlerde kalan muhteşem görüntüsü yerine mahzun bir halde durmaktadır.

Kültür miraslarımızı böyle bakımsızlık ve bataklıklar içerisinde görmek, insanın içini derin bir hüzne boğuyor.  

Ülke olarak zor günlerden geçerken, etrafımızda amansız ve acımasız savaşlar devam ederken, siyaset , seçim, referandum derdine düşmüşken, yetkililerin ve de özellikle Kültür ve Turizm Bakanlığının bu kültür mirasımıza gereken ilgi ve özeni göstermemiş olması beni derinden etkiledi.

Dilerim Anadolu’da sahip olduğumuz her bir kültür mirasımıza sahip çıkılır.

Bu arada, bu bilgileri edinmemde mihmandarlık eden Agarin Kültür ve Meditasyon Turu rehberleri Işık Madanoğlu ile Birsen Urcan’a da çok teşekkür ederim.

Sevgilerimle…
Ay Şen


https://www.facebook.com/groups/103376916860842/?fref=ts