http://blog.milliyet.com.tr/geziyorum-efes-artemis-tapinagi/Blog/?BlogNo=560390
Bu kez de rotayı Selçuk Efes Antik kentindeki Artemis
Tapınağı’na doğru yönelttik. Agarin Kültür ve Meditasyon turlarının rehberliği
eşliğinde ve öncülüğünde. Hani rotayı demişken, yanlış anlaşılmasın elbette
gemiyle değil! 2015 yılında UNESCO Dünya Kültür mirası listesine alınan ve neolitik
çağlarda kurulduğu tahmin edilen Efes Antik kenti büyük bir liman ve ticaret
merkezi iken geçen 8000 yıl gibi bir zaman zarfında, Marnas çayının ve Küçük
Menderes nehrinin getirdiği alüvyonlar nedeni ile şu an bir kara kenti
durumundadır. Ancak tarihi kalıntıları ile de halen binlerce yıl
yaşanmışlıkları yansıtmaya devam etmektedir.
Yıllar boyu İzmir’den Kuşadası’na gelip gidişlerde belki
yüzlerce kez geçmiş olmama karşın Artemis Tapınağının kalıntılarını görmemiş ve
de tarihçesini bilmemiştim. Kültür turlarına katılmanın, yeni yeni yerler
görmenin ve bilgiler edinmenin hazzını yaşamamak mümkün değil.
Anadolu Artemis’i olarak adlandırılan Ana tanrıça Artemis,
Hititlerin ana tanrıçası olarak bilinen ve Anadolu mitlerinde eril bereket
sembolü ana tanrıça olarak bilinen Kibele’yle birlikte bolluk ve bereket
tanrıçası olarak adlandırılmakta ve bilinmektedir.
Ana Tanrıça Artemis için her yıl düzenlenen törenlerde
sasısız boğanın adak olarak sunulduğu ve bu boğaların testislerinin de bolluk
ve bereket getirmesi için toprağa gömüldüğü kaynaklarda belirtilmektedir. Hatta
Artemis’in tasvir edildiği heykelde de boynunda bu boğa testislerinin
sıralandığı görülmektedir.
Homeros’un İlyada destanında da yazıldığı gibi doğum yeri
Bülbül dağı olan Ana Tanrıça Artemis için ilk yaptırılan tapınağın 117 ila 127
sütundan oluşan, 125 metre uzunluk, 55 metre genişlikte ve 25 metre yükseklikte
olduğu buluntulardan anlaşılmıştır. M.Ö. 550 de Lidya kralı Croessus tarafından
fethedilen Efes kentinde yıkılan Artemis tapınağı kral Croessus tarafından,
Yunanlı mimar Thedoros’a eskisinden daha görkemli ve devasa bir mabet olarak
yeniden yaptırıldığı kayıtlarda geçmektedir.
Romalı tarihçi Pliniy’e göre bu muhteşem yapı 90 metre
yükseklikte, 105 metre uzunluk ve 55 metre genişlikte olup 600 metre karelik
bir alana yayılmıştı ki, Güneş tapınağın sütunlarına tüm haşmeti ile yansımakta
idi.
Artemis tapınağında, Jüpiter’den düşen bir metroit olduğu düşünülen
bir kutsal taşın varlığından söz edilmekte ise de şu an sadece birkaç taş ve
bir sütunun var olduğu tapınakta bu kutsal taşın hangisi olduğu bilinememektedir.
Kendinden bahsettirmek isteyen Efes’li Herostraus M.Ö. 356
da tapınağı yaktı. Tanrıçanın kutsal tapınağı, evini neden korumadığı
sorgulansa da buna bir yanıt bulunamadı. Yıllar sonra anlaşıldı ki o gün
Tanrıça Artemis, İskender’in doğumunda bizzat bulunmak ve yardım etmek için
Makedonya’ya gitmiştir. Tapınak bu yangından sonra Scopas’lı Paros tarafından
yeniden inşa edilir ve bu yapım süresi 120 yıl sürer. Tapınağın inşası
esnasında Anadolu’ya gelen Büyük İskender, tapınağa talentler dolusu altın
bağışlar ama ismi bağış levhasına yazılmaz.
Pers istilası esnasında Efes Şehrini korumak için Artemis
Tapınağının sütunlarına zincirlerle bağlandığı rivayet edilir.
M.S. 6.yüzyılda Paganizm yasaklanır ve Kral Jüstinye’nin
emri ile tapınaktaki kolonların birçoğu, Ayasofya’nın yapımında kullanılmak
üzere Konstantinopolis’e(İstanbul) taşınır.
Roma kralı Constantine zamanında harap olan Efes antik şehri
yeniden imar edilse de Constantine Hristiyan olduğu için tapınak ile ilgilenmez
ve harap halde kalmasına göz yumar.
!863 yılında, British Museum’dan John Turtle Wood Tapınağı
araştırmaya başlar. 1869 yılında tapınağın buluntularından elde ettiği bir çok
parçayı İngiltere’ye götürür. Bu parçalar arasında Ana tanrıça Artemis’in heykeli
de bulunmakta olup, şu an British Museum’da sergilenmektedir.
Ana Tanrıça Artemis’i tasvir eden bir heykel de Selçuk
Müzesinde bulunmaktadır.
Yapıldığı tarihten itibaren defalarca yıkılıp yakılan ve 5
kez yeniden inşa edildiği arkeologlarca belirlenen Dünya’nın 7 harikasından
biri olarak kabul edilen, Artemis Tapınağı bugün kaderine terk edilmiş sadece tek
bir sütun ile ve bataklıklar içerisinde kendini görmeye gelenlere; tasvirlerde
kalan muhteşem görüntüsü yerine mahzun bir halde durmaktadır.
Kültür miraslarımızı böyle bakımsızlık ve bataklıklar
içerisinde görmek, insanın içini derin bir hüzne boğuyor.
Ülke olarak zor günlerden geçerken, etrafımızda amansız ve
acımasız savaşlar devam ederken, siyaset , seçim, referandum derdine düşmüşken,
yetkililerin ve de özellikle Kültür ve Turizm Bakanlığının bu kültür mirasımıza
gereken ilgi ve özeni göstermemiş olması beni derinden etkiledi.
Dilerim Anadolu’da sahip olduğumuz her bir kültür mirasımıza
sahip çıkılır.
Bu arada, bu bilgileri edinmemde mihmandarlık eden Agarin
Kültür ve Meditasyon Turu rehberleri Işık Madanoğlu ile Birsen Urcan’a da çok
teşekkür ederim.
Sevgilerimle…
Ay Şen
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder