Sıradan bir vatandaşım ben. Ülkemdeki, çevremdeki olayları,
gelişmeleri an ve an takip etmeye çalışan, dinleyen, okuyan ve sorgulayan.
Yaşadığım sürece, yaşanan olumsuzluklara üzülen, en ufak bir
ümit kırıntısıyla da sevinen.
Bu kez, satırlarımda gönderme, kinaye, taşlama falan
yapmadan, lafları eveleyip gevelemeden, kelimelere takla attırıp da cambazlık
yaptırmadan, doğru doğru dosdoğru yazmak, anlatmak ve sorgulamak istiyorum.
Alelade bir vatandaş, bir kadın olarak!
Aslında sorulacak, sorgulanacak o kadar çok konu var ki!
Hangi birinden başlasam?
Sırayla her birini sorgulayacağım, bugün ve diğer günlerde.
Hadi zamanı biraz geriye saralım. Çok değil bir yıl kadar
evvel, okumuş tahsil, terbiye görmüş, akademik kariyere erişmiş ve unvan sahibi
bir kişi! ‘’Sorunun odağında kadın var. Sen dekolte giyersen bu tür
çirkinliklerle karşılaşman sürpriz olmaz. Tahrikten sonra, sonucundan şikâyet
etmen makul değil.’’ Demişti. Bu tür sözleri sarf etmekten imtina etmemişti.
Kadın örgütleri, çeşitli sivil toplum örgütleri, duyarlı
insanlar protesto etti. Ettiler de ne oldu? Hiç!!! Unutuldu gitti! Söyleyen de,
söylenen sözler de!
Sormak gerek, 13 yaşındaki N.Ç.ye tecavüz eden kelli felli
amcaları ‘’O’’ minicik kız dekolte giydiği için mi çocukları yaşındaki kız
çocuğu ile ilişkiye girmekten çekinmemişlerdi?
Ya da şehrin birinde; 19 kişi yine küçük bir kıza tecavüz
ederken hangi makul sebebin ardına sığınmışlardı?
Ah!!! Balık, senin bile hafızan, bizlerinkinden daha güçlü!
Devletin yegâne televizyon kanalını idare etmeye yetkin
kılınan şahsiyet, basına kapalı ama basın mensuplarının bazılarının bulunduğu
bir toplantıda; sorulan bir soru üzerine! ‘’Salonda kadın var mı?’’ diye
sorduktan sonra! Sanat icra eden bir kadın sanatçı için’’ aşüfte kadın’’
nitelemesini yapmaktan çekinmemişti. Konu basına yansıyınca da itirazlar,
ayıplamalar, eleştirel sözler, yüksek sesle dile getirilince; devlet erkânı
kadın sanatçıdan özür dilemek zorunda kalmıştı!
Gaf, hep gaf ve hep kadına yönelik gaf!
Çok değil daha geçen hafta, bir yazar! Köşe yazısında; bir
kadın milletvekilinden bahsetti! Hem de toplumu son derece üzen ve derinden
yaralayan ‘’Hem özürlü, hem CHP’li’’ gibi talihsiz bir cümleyi yazmakta beis
görmedi. Üstüne üstlük, tepki alınca da özür dileyeceği yerde, bu kez de tepki
verenlere ’’budala’’, ‘’budalalar saldırıda’’ demek cüretini gösterdi.
Neden?
Neden, toplumun büyük bir kesiminden tepki alsalar bile; bu
tür beyanlarda bulunanlar gün geçtikçe artmakta?
Varan son!
Seversiniz, sevmezsiniz! Beğenirsiniz, beğenmezsiniz! Fikirlerini
benimsersiniz ya da benimsemezsiniz! Demokrasilerde ki bize öğretilen ‘’BU’’
idi! Bir bireyin özgürlüğünün bittiği yerde, bir diğerinin özgürlüğü başlar
idi! Nerede? Demokrasiler de!
İlerisinden falan vaz geçtim! Normal demokrasi olsun yeter!
Akademisyen ve siyasi kimliği ile topluma mal olmuş, bir
kadın milletvekilinin adı ve soyadı; ulusal televizyon kanallarından birinde,
yeni gösterime giren, bir dizi de; kurgulanmış bir karakterle eşleştirilmiş.
Hatta aynı grubun yayın organlarında da yayınlanmıştı!
Olay fark edildiğinde; dizinin yapımcı şirket yetkilisi, ‘’Soyadı
yanlış tape edilmiş! Öyle değildi! Böyle idi!’’ Türünden mazeretlerle durumu
düzeltmeye çalıştı!
Nereye kadar? Gaf, yine gaf! Gaf yine kadına gaf! Acaba gaf
mı? Kasıt mı?
Olay, hukuki süreçte! Hukuk çözecek.
‘’Hukuk bir gün herkese lazım olacak!’’
Bu tür söylemler veya kadınlara yönelik yapılan hakaret
içerikli beyanları, davranışları saymaya kalkışsak, sayamayız! Sayfaları
dolduracak çoğunlukta. Lafı uzatmayayım! Okumaktan sıkılmayın şimdi!
Münferit ya da istisnai de değil ne yazık ki!
Tribünlere oynama!
Yine mi kadına şiddet? Yeter artık işleme bu konuları
diyenler olabilir!
Yetmez! Yetmez arkadaşlar yetmez!
Her geçen gün kadına şiddetin dozu artarken, kimse kusura
bakmasın!
Yetmez!
Toplumun değişik katmanlarında yaşayan kadınların, gün
geçtikçe özgürlük hakları, yaşam alanları, bu tür söylemler, mahalle baskıları
ile daraltılıyor, kişilikleri ve şahsiyetleri zedelenmeye çalışılıyor ise!
Birçoğu yaralama ve ölümle sonuçlanan, kadına şiddet,
tecavüz ve taciz olayları, töre cinayetleri azalacağı ya da tükeneceği yerde
artıyor ise!
Kadınlar, gerek fiziksel gerekse psikolojik baskı ile
itiliyor, öteleniyor, horlanıyor ve aşağılanıyor ise!
Yetmez!
Bu konular, irdelenmeli ve yazılmalı. Hem de sadece bir avuç
kişi tarafından değil. Herkes tarafından
dile getirilmeli. Kadınların isyanlarına, ses verilmeli ve sesleri
olabildiğince geniş kitlelere duyurulabilmelidir.
Toplum içerisinde; ötelenen, itilen, çilekeş bir hayat
sürmeye mahkûm edilen bir kadın, sevgi ve şefkat duygularını yitirir ki bu
duygulardan yoksun kadınlardan da ruh sağlığı düzgün bireyler yetiştirmeleri
beklenemez!
Unutulmamalıdır ki her bireyin hayatının, ille de bir
döneminde, mutlaka bir kadının izi ve emeği vardır!
Ayşen Arslangiray Kura
24.02.2012/Kuşadası
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder