Hazanı yaşamak var ya hüzün yüklenip de çıkmak dağların
zirvelerine. Kızıllar, yeşiller, sarılar arasında.
Bir bulut olmak Gökyüzünde gri ve beyaz ya da sararmış bir
yaprak, ağaç dibinde.
Yürüyorum. Yürüyorum. Yürüyorum…
Alabildiğine dik yokuşlarda, yol taşlı çakıllı ve zorlu.
Yolun sağında, solunda, yanında ardında her bir yakasında zeytin ağaçları. Yemyeşil
yapraklarının arasında yeşil, alaca ya da kararan meyveleri zeytinleri seyrede
seyrede.
Fakir toprakların zengin ağacı diye nitelendirilen zeytin…
Taşlı, çakıllı, kayalık, dik ve kıraç toprakların hazinesi zeytin. Belki en
genci 80 belki 120 yaşında. Biraz dikkatli bakarsanız 300-400 yıllık ağaçlar da
var aralarında. Anıt ağaç olma yolunda her biri. Yüzyıllara meydan okuyan gövdeleri ve o
gövdelerden yeşeren gencecik dalları. Dallarının üstünde binlerce zeytin…
Hasata hazır…
Oksijen deposu, Homeros’un ilyada Destanında ‘’Bin Pınar İda’’ diye adlandırdığı, İDA
dağının, şimdiki adı ile Kaz Dağlarının eteklerindeyim.
Ve… Bu yolculuk hiç bitmesin dileğindeyim…
Yol boyunca, zirveye doğru ilerledikçe, tüm ağırlıkları
attım üzerimden. Nelerle karşılaşacağım diye merak içerisindeyim.
Ruhum gezgin. Ruhum Özgür.
Metrelerce derinlikteki Şahin Deresi Kanyonu’nu seyrede
seyrede tavşankanı, sıcacık bir çay eşliğinde mola; Avcılar Köyündeyim.
Kanyonda 7 tane gölet varmış da yukarıdan görmek olanaksız.
Erişmek desen belki de imkânsız.
‘’Neden Altınoluk?’’ dedim, köy sakinlerine.
‘’Dön bir bak, alabildiğine mavidir Ege denizi. Işıltısı
yansır Kaz dağlarına, tepelere. Güneş’in altın ışıkları oluk oluk süzülür,
devasa çamların yaprakları arasından yüreğine yüreğine.’’
Aklım karıştı, anlatılan hikâyelerle, efsanelerle.
‘’Sarı kız’’ geldi mesela gözümün önüne.
Sonra aşkı uğruna gölette boğulan Hasan!
Güzellik yarışmasında, güzelliği tescillenen Afrodit… Daha
neler neler.
Sabredin biraz, her birini anlatacağım sizlere.
Duyanlar, bilenler anlatsınlar diye bilmeyenlere.
Çok uzun yıllar boyu Türkmenler ve Yörüklerle
beraber yaşamış Rumlar da Avcılar köyünde. Cumhuriyet döneminde Rumlar ile
muhacirler yer değiştirmişler mübadele neticesinde.
Avcılar köyü sakinleri ‘’Yine gel,
mahalli yemeklerimiz kıstırma, Üçkardeş ve gözlemenin nefasetini sunalım sana’’
dediler.
Antandros’un tarihi kalıntıları, Şahin
Deresi Kanyonu’nun üstünde Şahin Tepe’de kurulan antik şehrin ve kale
temellerini seyrede seyrede, Dedepınar’ından akan pınar suyunu içip, yolculuğa
devam Dünya’nın 2. Oksijen deposu özelliğini taşıyan ormanın içinde. Bol
oksijeni içime çeke çeke.
Yol aldım, Edremit Körfezi’nin
bütünüyle tüm güzelliğini seyretmeye, daha daha da yükseklere.
Biter mi bu yolculuk yürüye yürüye?
İçimde bir his ‘’ Ne olur bitmesin’’
diye diye.
Sarıldım hazana, sararan
yapraklara, yeşilin bin bir tonuna, kızıla ve tüm duygulara.
Ay buluta girende,
Dönüş vakti gelende…
Bir daha ki sefere sizler de gelin
benimle birlikte.
Tarihe, geçmişe, mitolojiye,
ülkemin birlikte yaşayan, nefes alan insan mozaiğine, günümüze, cennet köşelere
selam ede ede…
Ne dersiniz?
Sevgilerimle…
Ay Şen
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder